12 Ağustos 2023 Cumartesi

FİGHT CLUP: EZOTERİK BİRİKİMDEN KÜLT CEMAATLER ÖĞRETİSİNE DERİN GÖNDERME

Fight Clup filmin ötesinde felsefi ve teolojik ögeleri yoğun barındıran bir yapımdır. Bu yapım bir aksiyon filmi değil geçmiş ve gelecek arasında bazı bakımlardan köprü kuran yoğun sembolizma temalı bir hikayedir. Bu analiz filmin özetinden ziyade gizli mesajlarına değinmektedir. 

Filmde sakin ancak sıradan bir hayat geçiren Edward Norton, Tyler Durden’ı tanıyınca yaşantısının değiştiğini farkedecektir. Gerçi Norton’un tanıdığı yeni biri de yoktur şizofrenik kişilik bölünmesi yaşamaktadır. Kendisini yeni arkadaşı olarak inandırdığı Durden zihninin oyunundan ibarettir ve bu durum tam anlamıyla şizofrenik bir vakaya işaret eder. Durden kalıpları kabul etmeyen ve âdeta inisiye edilen haliyle uyanan ve etrafındakileri elinden geldiğince uyandırmaya gayret edeni mizacın temsilidir. Kurduğu Dövüş Klubüne katılım belirli standartlara bağlıdır. Kabul için gelen üye adayları günlerce kapıda yataksız, yersiz ve yiyeceksiz bekletilir. Her seferinde bu klübe uygun olmadıkları kulaklarına bağrılır itilip kakılır ve gerektiğinde sopalarla vurulur. Eşsiz direniş gösterenler artık bu örgütün temsilcileri olurlar. Her sosyal gruptan insan dövüşerek bütün hınçlarını kusarlar. Tabiiki bu atraksiyonu Dövüş Klübünün sarsılmaz birinci kuralı olan “Konuşmamak” yasası üzerine kurmuşlardır. Suskunluk ve gizlilik bu yapıya mistik bir hava katarken klüp üyeleri her büyük banka ve finans kuruluşunu havaya uçurmaktadırlar. Bu gizemli örgüt her yere uzanmıştır. Bir ara Norton’u sorgulayan polislerin bile çoğunluğu Dövüş Klübü mensubudurlar. Sosyalizmin kapitalizme karşı savaşını andıran bir neticeyle noktalanan Dövüş Klübü bir yandan Antik Yunan Felsefesinin bir bölümüyle ilgili ezoterik birikime vurgu yaparken diğer yandan özel ve mesiyanik kurtarıcı kültüne sahip olan cemaat düzenini aktarmaktadır. 


ANTİK YUNAN EZOTERİZMİ


Delf tapınağında annesiz yetiştiğine inanılan Orfe, Yunan bölgesinden Mısır’a geçerek Osiris Kardeşlik Örgütünce inisiye edilmiştir. Ancak bu süreç 20 yıllık bir zaman dilimini almıştır. Ülkesine döndüğünde Hermetik Diyonizos felsefesinin temelini atmıştır. Bu felsefede her şey BİR’dir. Orfeik öğretide en büyük Tanrı Zeus’dur ve Diyonizos onun oğludur. Diyonizos’un Mısır’da ki karşılığı ise Horus’dur. İşte insanlar bu Diyonizos’un parçalarıdır yani ikincil tanrılardır. Fakat bu sona kavuşabilmek için Aristo’ya göre inisiye şarttır bunun içinse zihinsel olgunluğu şart koşmuştur. Platon bu duruma öyle önem verirki bir eserinde “İnisiye olmadan ölenler doğrudan Hades’e gider inisiye olanlar Tanrılaşırlar” ifadesini kullanmıştır. Bu öğretinin inanışına göre kutsal kent Eluisis, Diyonizos törenlerine şahitlik etmektedir. Eluisis’in koruyucusu ise doğa ve bereket Tanrıçası Demeter’dir. Her sene 30 bin hacı yaklaşık 30 kilometre yürüyerek Eluisis’de inisiye edilirler. Yürüyüşe başlamadan saçları traş edilir yürüyüş sırasında ise Eluisis çıraklarının taciz ve tartaklamalarına maruz kalırlar. Burada amaç kişinin benlik duygusunu kırabilmektir. Mabette ise karanlıktan aydınlığa geçiş sahnelenmektedir. 

Orfe’den iki asır sonra doğan Pisagor, felsefenin ilk tanımını yapan kişidir. Orfe geleneğinden Delf Mabedinde eğitime alınarak önce Mısır’a giderek yine Kardeşlik Örgütü’nde eğitilmiş ve ardından Babil yolculuğu başlamıştır. Ülkesine döndüğünde kendi eğitim akademisinin kurucusu olmuştur. İnisiye koşulları ve süreci ise ilgi çekicidir. Blr kere bu yapıya herkes kabul etmemektedir. Önce kişi bir mağaraya bırakılır ve bir gece geçirmesi istenir. Kabul etmeyenler ya da vaz geçenler daha baştan elenmiş olurlar. İkinci aşamada Pisagor geometrik sembollerden oluşan bir şeklin çizimini vererek bunun manasını istemektedir. Yanıt için 12 saat verilir ve bu süre zarfında adaya yine yiyecek verilmez. Başarılı olanlar ise üçüncü aşamaya alınacaklardır. Bu aşama çıraklar tarafından gururun kırılması dönemidir. Hakaret ve tartaklamalar ardı ardını izlerken bazen sopalarla adaya vurulur. Bütün bu süreci zaten Pisagor uzaktan izlemektedir. Yine benliğini söndürerek sabır edenler artık öğrenci olmaya hak kazanırlar ve Novice denilen sürece tabi tutulurlar. Minimum 2 en fazla ise 5 yıl devam eden sürecin en önemli öğretisi “suskunluk” yasasıdır. Müridler mümkün olmadıkça konuşmazlar ve bunu yaşam felsefesi olarak kabul ederler. Kişinin böylelikle sezgisel yeteneklerinin geliştirilmesi umulur çünkü Tanrı ve Yaradılış gibi kavramları sezgi olmadan açıklamak olanaklı değildir. 

Yine bazı geçmiş ve güncel ezoterik tarikat  yapılanmalarında müridler her muameleye rağmen genellikle bu örgütlerden kopamazlar. Ayrıca tarikat liderlerinin ruhi anlamda bozuk ve şizofren olduklarıda kuvvetli iddialardır. Şizofrenik ruhi hal ya da sara için Peygamber Hastalığı temasıda kullanılır. Gerçektende Şamanik ritüellerde Kam ya da şaman adayı titreme nöbetleri geçirebilir. Bu durumun bir sara krizi olduğu teşhis edilmiştir. Bu hastalığa sebep olan beyin bölgesi aynı zamanda boyut ve duru görü kavramını destekleyen kısımdır. 


FİGHT CLUP - ANTİK YUNAN EZOTERİZMİ - NEW AGE BATINILİĞİ BENZERLİKLERİ


  • Fight Clup filminde müridlerin benliklerinin parçalanması teşebbüsleri, Yunan ezoterik geleneğinin canlandırılmasıdır. 
  • “Suskunluk Yasası” hem Pisagor Mabedinin ilk eğitim basamağı hem de cemaat-tarikat ya da New Age yapıların temel ilkesidir. 
  • Fight Clup müridlerinin elllerini kimyasalla adeta mühürlerken simgelere gönderme yapmaktadır. Bütün ezoterik birikim ise tarihte semboller üzerine kurulmuştur. Örneğin Pisagor Akademisini temsil eden üçgen dokuz noktadan oluşmaktadır. Gnostizmde dokuz rakamı Volkan’ı temsil etmektedir. Volkan bazı Ortadoğu ve Yunan bölgelerinde asli cevherdir ve Zerdüştlüğün ibadetidir. Fight Clupta da yoğun ateş teması kullanılarak bu ateşin huzur getirdiği açıklanmıştır. 
  • Figt Clup’ta yer alan saç traşı hem Elusis hem de Pisagor Okulu’nun ritüelidir. Her ezoterik cemaatin ortak simgeleri ya da sembolleri bulunmaktadır. 
  • Fight Clup’ta Norton/Durden, Kutsal Mesih’i temsil eden mensuplarının sualsiz itaat ettikleri ulvi bir şahıstır. Her kült hareketin mutlaka kurtuluş ögesi bulunmaktadır ve her biri kurtarıcı örgütler iddiasındadırlar. 
  • Fight Clup mensuplarının sermayeye açtıkları savaş yakın çağın en özgül ve batıni iki hareketinin liderleri olan Jim Jones ve David Koresh’de de görülür. Onlar bu mücadeleyi Deccal’a karşı verilen savaş olarak anlatırlar ve sosyalizmin zaferini yakın görürler. Bunun dışında her kült örgüt yerleşik sermayeyi reddederek kendi ekonomik alt yapılarını geliştirmek isterler. 
  • Her kült hareketin liderleri aşırı davranışlarıyla şizofrenik tanı olarak açıklanmak isterler. Tarihi olarakta Orfe’nin bu yönüne yoğun vurgu yapılır hatta yaşamadığı öne sürülerek belirsizleştirilmektedir. 
  • Her kült hareket Aydınlık ve Karanlık savaşını içerir. Aydınlığın mücadelesi her yöntemi içerebilir ve kutsaldır. Antik Yunan’da “Bir” ve “Belial” mücadelesinden Delf , Pisagor Mabedi ve Academia’ya kadar uzanan bitmek bilmeyen bir savaş dönemi mevcuttur. Figt Clup, terör yöntemlerini bile kutsamaktadır. 

Figt Clup’ın hikayesi ve göndermesi bu gibi noktalara değinmektedir. Egolarınızdan kurtulurken başka bir topluluğun parçasıda olabilirsiniz. Zincirlerinizi kırmaksa sizleri daha kuvvetli halkalarla başka bir yapıya bağlayabilir. Bağımlı insan özgürdür ya da özgürlük esas bağımlılıktır ikilisi her anamızı sarmıştır. İnanç ve ezoterik semboller hayatın her anında ve alanında karşılaşılabilinecek gerçeklerdir. Herkes ve her yapı kurtuluşlarını savaşa dayandırırlar ve sonsuz sadık askerlerini beklerler. Filozoflar, bilginler, tarikat mensupları, hatta peygamberlerin bile nasıl ruh hallerine sahip oldukları tartışma konusuyken kimileri için kurtarıcı kimilerine göreyse şizofren meçhullerdir. Norton/Durden’in de şizofren mi yoksa kurtarıcı olarak mı kabul edildiği takipçilerinin beklentilerine ve yetişme tarzlarına göre belirlenecektir. 


ONUR DİKMECİ 

'KUBRA' ARACILIĞIYLA TEKNO DİN VE SEÇİLMİŞLİK OLGUSUNU YENİDEN DÜŞÜNMEK

  Kübra, seçilmişlik, inancın önemli kavramları gibi konuların farklı biçimde analiz edilmesini gerekli kılmıştır. Yapım gerek dinler tarihi...