9 Şubat 2019 Cumartesi

RAELYANCI ÖĞRETİYE GÖRE ELOHİM-YAHWEH SAVAŞI: İSRAİL YIKILIYOR MU?




İnsanlar varlıklarının başlanıcından itibaren daha üst ve üstün varlıklara/varlığa inanma ihtiyacı duydular. Bu son derece insani güdüsel duygulardan kaynaklansa bile insanların topluluk halinde idare edilebilmelerinin de yolu kurallar belirleyip bu belirlenmiş yasalar dahilinde bir toplumsal hiyeraşi sunmaktan geçiyordu. Ancak kuralların başka bir insan tarafından belirlenmesi anlamsız olurdu bu sebeple insan üstü vasıflı varlıklarla ilişkilendirilmeliydi. Biz burada tarihi yaratıcıların ya da Tanrı'nın tamamen dünyevi ihtiyaçları karşılamaya yönelik insanlar tarafından oluşturulan yapay profiller olduğunu vurgulamak istemiyoruz. Aslında bu durum din sosyolojisi, felsefe ve din felsefesiyle alâkalı disiplinlerin ilgi alanlarına girmektedir. Ancak bazı ritüellerin, dinlerin, ilâhi varlıkların misyonlarının dışında veya ötelerinde tanımlanmaları çok olasıdır. İşte bu durumda inancın, imana dönüşme mefhumu ortaya çıkmaktadır. İnsan saf duygularla inanabilir, ancak iman noktası artık dogmaların bile kayıtsız olarak kabul edilmesini içerir. Bu eşikten sonra ise kutsal varlık ya da ilâhi varlıklar adına tatbik edilmek istenilen her uygulama meşru görülmektedir. Günümüzde bilgi teknolojilerinin yaygınlaşmaları insanlarda farkındalık katsayılarını yükseltti. Beş bin sene öncesinde yaşayan insanlar için çok karmaşık görülen bazı problemler günümüzde ki insanların yaşantılarında önemsiz bir ayrıntı olarak hükmünü sürdürmektedirler. Ancak inanç-iman ilişkisinde henüz rasyonel bir kavrama ve aktarma becerilerinin oluşamaması bu durumun istismar edilmesinin yanında sosyal ve teknik olanaklar ne denli gelişse bile kutsal kavramına yaklaşımda fanatikliğin belki de kalıtsal olduğundan kaynaklandı.

New Age, bu zaman diliminde klasik dinsel kurallar ve öğretiler hatta klasik yaratıcı kavramı yerine ikame edilmek istenilen imani koşulları içermektedir. İmani koşul olmasının sebebi, New Age mensuplarının geleneksel öğretileri yaşam ve evrenin doğasıyla çelişkili olarak addetmelerine rağmen mensubu oldukları yeni akımlara olan düşkünlüklerinin bir kademeden sonra artık sorgulamak yerine emanet etmek/adamak kavramlarına dönüşmesinden dolayı aslında bu yeni akımların da belki eksik ya da hatalı yönleri çok kolay biçimde kabul edilmiş olunmaktadır. New Age inanç ve yaşam biçimi adında ki ''Yeni'' kavramıyla geleneksel otorite dışında olduğunu ilân ederken aslında esin kaynağı olarak tarihi kayıtlara başvurmaktadır. Kimi zaman Hint paganizmi, Mısır öğretileri ya da Kayıp Kıta bağlantılı sistemler olarak karşımıza çıkan New Age'in popüler bir dalı da dünya dışı yaşama ilgi duyan bölümüdür. Daniken'in Tanrılar'ın Arabaları romanı belki de bu alana en büyük katkıyı yaptı çünkü bu romanı aynı ya da farklı yazarların romanları izledi ve bir müddet sonra geleneksel Tanrı ve Melekler yerlerini Uzaylı Atalara bırakmış oldular. Tarihi tabletler, mitler, yazmalar ise bu teoriye en kuvvetli deliller olarak sunuldular. Biz, bu delilleri savunmak ya da çürütmek amacında değiliz çünkü bu yöndeki bir teşebbüs tamamen farklı bir amaca hizmet edecektir. Ancak günümüzdeki gelişmeleri tarihi en önemli kayıtlar eşliğinde yorumlayabilirsek sağlıklı bir sentez çıkartabileceğimizi düşünmekteyiz.

New Age'in, insanlar ve uzaylı atalar ile ilgili popüler dillendiricileri bugün cemaatleşme yoluna giden RAEL grubudur.

Gökten gelen yaratıcılar tarafından yaratıldığına inanılan Elohim, Sumer inancındaki Anunnaki ile benzerlik gösterir. Sumer döneminde de Anunnakilere kesinlikle tapılmamıştır. Bu varlıklar insanlara göre daha üstündürler ancak insanlığa da yol gösterecek birer öğretmen misyonunu üstlenmişlerdir.



Anunnakiler

Yalnız burada Elohim hususu üzerinde durmamız gerekiyor. Çünkü RAEL grubu bu tanımı çoğul anlamda kullanmıştır. Elohim ise hatırlanacağı gibi Yahudilerin ilk ilahları olarak karşımıza çıkmaktadır. İbranice'de, El tekil bir ifadeyken, Elohim ise çoğuldur ve Tanrılar Meclisi'ni tanımlamaktadır. Fakat bu öğreti sabit değildir çünkü bir müddet sonra Elohim, Yahveh haline dönüştürülecektir. Kavramsal anlam bakımından Elohim öğretilerdeki değişmez ve benzersiz Tanrı'ya daha yakın bir kavramı ifade etmektedir. Bu ilişkiyi daha derin olarak incelemek istediğimizde Elohim'in büyük bir meclisi yönettiğini kabul edebiliriz. Buna karşın Yahveh diğer tanrılardan biridir. Aslında daha M.Ö.930 yılında bölgedeki krallık İsrail ve Judah olarak ikiye ayrılmıştı. Buna göre Kuzey'in dini Elohim'in, Güney'de ise Yahveh'ci inanç hakimdi. Fakat zamanla Yahvehci gelenek İbrani İnancı'nı etkilemeye başladı benzersiz Elohim, Yahudiler'in Tanrısı olabilmek için onları Mısır'dan çıkartacaktı. Bu andan itibaren Elohim'in yerini özellikleri insana daha çok benzeyen ve neredeyse paganik bir demirgious olan Yahveh alacaktır.


Kavramlar üzerinde bu denli durmamızın sebebi RAEL grubunun dünya dışı bir temas için İsrail'den elçilik talep etmesidir. Bugün ki İsrail açıkladığımız üzere tarihi Yahudi paganizminin mahalli Tanrısı Yahveh'ye iman üzerine kuruludur. Oysa RAEL grubu muhatap olarak Elohim'i kabul etmiştir. O hâlde grubun amacı ile İsrail'in şeriat alt yapısı birbirlerine uymamaktadır ve bu grubu İsrail'in topyekün desteklemesi söz konusu olamaz. RAEL grubuna göre Elohim ve yaratıcıları her ne kadar dünya dışı varlıklara dayanan bir öğretiyi benimseseler bile tarihi olarak Elohim, Yahveh'e göre daha kudretli, evrensel ve benzersiz bir yaratıcyı ifade etmektedir.

YAHWEH





Burada belirteceğimiz önemli bir husus ise RAEL grubunun saygı ve hayranlık duymalarına rağmen evrensel ataları birer ilâh olarak kabul etmemeleridir. Çünkü RAEL grubu kendilerinin ateist olduklarını manifestolarına eklemişlerdir.


Ancak geleneksel dinsel literatürde geleneksel uyarıcılar yani peygamberler, RAEL grubu tarafından tanınmakta ve göksel varlıkların kahinleri olarak sunulmaktadırlar. Bu görüş klasik ezoterizmden çok farksız değildir çünkü ezoterizmde genel olarak aynı görüşe katılmaktadır. Tabi bu uyarıcıların birer kahin olmaları aslında misyonlarını da etkiler çünkü teorinin devamı peygamber olarak ekseriyetle tanımlanan kişilerin, Mavi Irk mensubu olduklarından ve ünümüze kadar uzanan cemiyetleri var ettiklerinden bahsetmektedir. Merovenj Hanedanlığı, Gül Haç Örgütü ve Alşimizm gibi yapılanmalar göksel atalar kültüyle oldukça yakından ilgilidir.

RAEL'in kelime olarak IS RA EL ile olan benzerliği ise dikkat çekicidir. Eski Ahit, Yakub'un Tanrı ile karşılaşması ve güreşip yenişememeleri neticesinde bu ismin Tanrı tarafından verildiğini anlatmaktadır. Ancak mesele bu kadar basit olmayabilir. Çünkü İbranilerin yaşadıkları sürgünler ve kültürler arası etkilenmeler neticesinde farklı tanrıları benimsemeleri en azından bu tanrılara has özellikleri sürdürmeleri çok olasıdır.

IS, Tanrıça İsis'den gelmektedir. Aslında çeşitli kültürlerdeki Venüs, İnanna, Artemis, Kibele; İştar ile aynı varlıklardır. Bu kült bereket demektir fakat hasatın elde edilebilmesi için kimi zaman oldukça kanlı ritüellerin sergilenmeleri gerekmektedir. Örneğin Anadolu'da Tanrıça Kibele için erkeklerin cinsel oranlarının bir parçalarını kesmeleri ve kanlarını toprağa katmaları ürün alınabilmesi için lüzumlu geleneklerdendi.


İSİS



İştar/İsis kültüde benzer ritüellere sahiptir ve tam bir uyanış için kocası Baal ile çiftleşmesi için insanlar tarafından bu yönde bir hazırlama safhası gereklidir. Ne ilginçtir ki Baal Eski Ahit'te karşımıza çıkar ve Yeremya'da ''Çocuklarını Baal'a kurban etmek için sunak yerleri hazırlanırdı'' ifadeleri geçer. Baal, boynuzlu olarak tasvir edilir aslında boynuz demonik varlıkların sembolüdür. Böyle bile olsa esas simgesi Öküz'dür ve bu tohumu yani ''Kozmik Tohumu'' ifade eder. Bu haliyle RAELYAN gibi günümüz oluşumlarının öne sürdükleri teorilerle tutarlılık göstermektedir. Hulasa İS RA EL 'de ki ilk hecenin kaynağı bu öğretidir. RA, Mısır'ın göksel babası ezoterik öğretide Mu'nun bilgesini temsil eden ve Mısır'a göç eden kutsal varlığı tanımlarken EL, Kenanlıların Gök Tanrısı'dır. Aslında İS RA EL adı nasıl ki tam anlamıyla melez bir mezopotamya paganizmini ifade ediyorsa, şu andaki İsrail Tanrısı ise bu durumdan oldukça uzak milliyetçi bir İbrani görüşünü yansıtmaktadır. O hâlde RAEL ve benzeri grupların çabalarının sonuçları ne olursa olsun, günümüz İbrani Paganizmi ile örtüşmeleri beklenemez. Bu konunun üzerinde durmamızın sebebi bu yöndeki New Age yapılanmalarının İbrani merkezli siyaset ve teolojiyi derinden sarsacağı hatta yıkacağı yönündeki görüşü savunmamızdan ileri gelir. Çünkü bu durumda Ortadoğu ve Dünya'da ki siyasi ve ekonomik yapı değişecektir. Bunun şu an için olumlu veya olumsuz tesirini bilemiyoruz. Fakat Anunakiler gibi Düşmüş Melekler kavramından beslenen yapıların yine bu kavramı tarihi geçmişinde bulunduran İbranilerle gelecekte ortak bir amaçta buluşamayacağını düşünüyoruz. Aslında J. Van Helsing, yazdığı kitabında Pegasus takım yıldızında Markab isimli bir güneş sisteminin bulunduğundan bahsetmekteydi. Bu gezegende yaşayanlar güneşleri sönmek üzereyken başka gezegenler aramışlar ve temsilcilerini dünyaya göndermişlerdir. Bu üstün teknolojili varlıklar, sundukları imkanlar karşılığında Tanrılaştırılmışlar ve bu payeyi veren halk ile Ahid yapmışlardır. Buna göre Markabyalıların hizmetkârları bu halk olacaktır çabalarıyla dünyanın kontrolü Markabyalı liderlere geçecektir ve neticede bu halk dışındakiler yok edilecektir. Anlaşılacağı gibi kitaba göre bu halk Yahudilerdir. Hûlasa bu teoride göksel babalardan bahsetmektedir ancak Yahudileri bu varlıkların sadık hizmetçileri olarak tanımlamaktadır. Bu, Yahudileri aşağılamaktan ziyade yaşamaya devam edecekleri tek halk oldukları için kudret biçmekle ifade edilebilir. Görüldüğü gibi bu teori, daha mahalli bir anlam içermektedir ancak RAEL gibi grupların öğretileri ırklardan bağımsız olarak evrensel bir paydayı işaret etmektedir. Bu sebeple, bu İbrani Fantazyasına göre umuma açıktır bu durum öğretiyi daha sık güncelleyebilecektir ancak evrensel boyutu durumu sebebiyle daha güçlü ve kalıcı olacaktır.


RAELYANLARIN yalnızca 2035 öncesinde kozmik bir karşılaşmaya endekslendiklerini düşünmek eksik olacaktır. Her ne kadar klonlama ile ilgili Clonaid ile bire bir resmi bağlarının olmadıklarını vurulasalar bile RAELYAN bir doktor olan Brigitte Boisselier öncülüğünde bu merkezin kurulduğundan ve faaliyette olduğundan bahsetmektedirler. Merkez, kısır, HİV oldukları için çocuk dünyaya getiremeyen ya da ya da istenilen standartlara göre klon teknolojisiyle çocuk sahibi olmak isteyenlere çözüm sunacağını iddia etmektedir. Bu durumda varlığını kozmik tohumlamaya dayandıran yapıların gen ve klonlama uğraşlarından vaz geçmeyeceklerini geleneklerine uygun olarak hibrit canlılardan müteşekkil bir popülasyonla aslında alışılaelmiş dünya yapısını aşındıracakları oldukça açık görülmektedir. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

'KUBRA' ARACILIĞIYLA TEKNO DİN VE SEÇİLMİŞLİK OLGUSUNU YENİDEN DÜŞÜNMEK

  Kübra, seçilmişlik, inancın önemli kavramları gibi konuların farklı biçimde analiz edilmesini gerekli kılmıştır. Yapım gerek dinler tarihi...